k
  insan hormon sistemi
 
İnsan vücudunda sayısız hormon görev almaktadır. Bu hormonların bazılarının kimyasal özellikleri açığa kavuşturulmuş olmakla birlikte çoğunun ne yapıda hormon oldukları konusunda araştırmalar halen sürmektedir. Hormonların enzimler gibi protein yapıda olduklarına değinmiştik, ancak bazı hormonlar yanlızca 3 - 5 amino asitten oluşabilirler, hatta protein yapıya ilave olarak moleküle ek bir karbonhidrat molekülü bağlanmış olabilir (bu tip moleküllere " Glikoprotein " denir).
Bunun yanında lipidlerden sentezlenen ve protein tabiatında olmayan hormonlarda vardır. Örneğin dişi ve erkek bireylerin primer ve segonder eşey karakterlerini belirleyen östrojen, testosteron, progesteron gibi hormonlar (bu hormonlara daha sonra değinilecektir) kolestrol adı verilen ve kanda serbest dolaşan lipid tabiatındaki moleküllerden sentez edilirler.
Hormonlar vücutta belirli organlarda üretilirler. Bu organlar özelleşmiş yapıya sahip olmakla birlikte zengin bir kan damarı ağına sahiptir. Böylelikle üretilen hormonlar çok süratli bir biçimde kana karışır ve hedef organa doğru yol alırlar. Şimdi sırasıyla bezleri, bu bezlerin ürettikleri hormonları ve bu hormonların hedef organları üzerindeki etkilerini teker teker ele alalım.
- HİPOTALAMUS -
Hipotalamus, beynin hormon üretebilen özelleşmiş bir bölgesidir. Kendisine komşu olan hipofiz bezi üzerinde durdurucu veya salgılatıcı etkiler meydana getirir.
Hipotalamus bezinde sinir hücreleri mevcuttur, ancak bu hücreler diğer sinir hücrelerinden farklı olarak hormon üreterek bu hormonları kana verme özellikleri ile tanınırlar. Bu hücrelerin salgıladıkları hormonlara genel adıyla
" Nörohormonlar " adı verilir. Özelleşmiş bu hücreler kendi aralarında gruplara ayrılırlar. Öyle ki salınan bazı hormonlar hipofiz bezinin " Adenohipofiz " adı verilen alt lobuna etki ederken diğer bazı hormonlar ise
" Nörohipofiz " adı verilen 2.alt birimine etkirler.
Hipotalamus bezinin salgıladığı hormonların başlıcaları ve görevleri şunlardır ;

* [b]TRH : TRH'nın türkçe açılımı " Tiroid salgılatıcı hormon " dur. Hedef bölgesi, hipofiz bezinin (Hipofiz bezi hipotalamusa komşudur ve beynin diensefalon bölgesinde (orta beyin) yer alır.) adenohipofiz lobunun tiroid hormonunu üretip salgılayan hücreleridir. Bu hücreler kendilerine gelen TRH ile bağlanarak Tiorid adı verilen bir hormon üretmeye başlarlar (Bkz.Hipofiz bezi ve bu bezin hormonları) GnRH : GnRH'nın açılımı " Gonad hormonlarını salgılatan hormon " dur. Bu hormon üretildikten sonra hipofiz bezine ulaşarak kendini bağlayabilen reseptörlerin bulunduğu, gonad hormonlarını üreten hücrelere bağlanırlar. Bağlanmasına ardışık olarak bu hücreleri aktive edip, gonadların (eşey hücrelerinin) aktivitesini kontrol eden hormonların sentezlenmesini sağlarlar.
* PRH : PRH'nın açılımı ise " Prolaktin salgılatıcı hormon " dur. Hipofiz bezinde, dişilerde meme bezlerini kontrol eden hormonların salgılandığı hücreler vardır. PRH bu hücrelerin aktivasyonunu düzenler ve prolaktin hormonunun salgılanmasına neden olur.
* CRH : CRH " Kortikotropik hormonunu salgılatıcı hormon " anlamına gelir. hipofiz bezinde, böbrek üstü bezlerini etkileyen hormonların üretildiği hücreler vardır. Bu hücreler ACTH adı verilen bir hormon üretirler. Ancak bu hücrelerin aktivasyonu CRH hormonlarına bağlıdır.
* GH - RH : GH - RH " Büyüme hormonunu salgılatıcı hormon " adını alır. Bu hormon yine hipofiz bezinde bulunan ve büyüme için gerekli hormonları salgılayan hücreleri aktive eder (Büyüme hormonlarına hipofiz bezinde değinilmiştir).

Bu hormonların yanısıra hipotalamustan, hipofiz hücrelerinin aktivasyonunu engelleyen hormonlarda salınmaktadır. Bu hormonlar " İnhibie eden hormonlar " adını alırlar. Şöyle ki ;

* GHR - IH : Bu hormon GH - RH'nın tersine büyüme hormonunu üreten hücrelerin aktivasyonunu engellerler.
* CR - IH : CR - IH hormonu ise, böbreküstü bezlerini aktive eden hormonları üretip salgılayan hipofiz bezi hücrelerini durdurur.
* PRH - IH : Hipoifiz bezi prolaktin üretiminden sorumlu hücrelerin aktivasyonu bu hormon tarafından engellenir.

Bu arada şunu belirtmek gerekir ki hipotalamusta üretilen ve hipofizdeki salgılamayı aktive eden veya durduran hormonlarla hipofiz bezi hormonları arasında kontrol mekanizmaları mevcuttur. Bu mekanizmalar hormonların kandaki artışı ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin tiroid bezini uyaran hormon olan TSH'nın kandaki seviyesi arttığı takdirde bu hormon hipotalamus üzerine etki ederek TRH üreten hücreleri durdurur ve TRH'nın salınmasını engeller, dolayısıyla TRH hipofize gönderilmediği takdirde hipofizdeki TSH üreten hücrelerin durması söz konusudur. Böylelikle TSH salınamaz ve kandaki seviyesi düşürülmüş olur. Ancak TSH'nın kandaki seviyesi düştüğünde mekanizma tekrar harekete geçer ve hipotalamustan tekrar TRH salınmasına neden olur. Çünki TSH'nın kandaki seviyesinin düşük olması, TRH salınımı üzerinde pozitif etki meydana getirir. Bu mekanizma, ilerleyen paragraflarda değineceğimiz bütün hormonlar için geçerli bir mekanizmadır.



- HİPOFİZ BEZİ -
Hipofiz bezinin hipotalamusa komşu olduğunu belirtmiştik. Bu bez beynin diensefalon bölgesinde bulunur, ancak boyutu oldukça küçüktür (bir nohut tanesi kadardır) ve bir sap aracılığı ile beyine bağlanmıştır. Bu sap
" İnfundibular sap " adını alır. Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar oldukça önemli görevleri yerine getirirler. Büyümeden üremeye, su emiliminden kan basıncı dengesine kadar birçok organın kontrolünü sağlayan hormonları üretir ve kana verir.
Hipofiz bezinin Adenohipofiz ve Nörohipofiz olmak üzere iki alt lobu vardır. Bu loplardan salınan hormonları ayrı ayrı ele alacağız.
I-) Adenohipofiz lobundan salgılanan hormonlar :

* TSH : TSH hormonu az öncede belirttiğimiz gibi hipotalamustan salınan TRH'nın TSH üreten hücrelerini uyarmasıyla sentez edilmeye başlanır. Bu hormonun hedef organı ise soluk borusunun hemen önünde yer alan " Tiroid " bezidir. Bu bez oldukça önemli 3 ana hormon olan Kalsitonin, tiroksin ve triiyodotronin hormonlarının salgılanmasından sorumludur (Bkz.Tiroid bezi) FSH / LH : Bu iki hormon, dişi ve erkeklerde eşey hücrelerin gelişiminden sorumludurlar. Yani hedef organları eşey organlarıdır. FSH erkeklerde sperm üretimini, dişi bireylerde ise yumurta üretimini uyarır. LH hormonu ise dişilerde korpus luteum adı verilen bir yapının gelişimini uyarır. Korpus luteum, dişilerde Progesteron adı verilen bir hormonun üretiminden sorumludur. Bu hormon dişilik karakterlerin kazanılması açısından önemlidir. ACTH : Yine bu sayfada değindiğimiz böbrek üstü bezlerinin çalışması, ACTH hormonunun uyarımı sayesinde kontrol edilir. Ancak böbreküstü bezleri anatomik olarak iki ana kısımdan meydana gelir, bu kısımlar Korteks ve Medulla adını alır. ACTH yanlızca korteks kısmına etki etmektedir, medullayı kontrol eden mekanizma hipofizden tamamen bağımsızdır. Örneğin kanda aminoasit seviyesi düştüğü takdirde hipofizden ACTH salınır, bu hormon kortekse etki ederek " Kortizol " adı verilen bir hormonun salınmasını uyarır. Bu hormon ise belirli hücrelere etki ederek proteinlerin parçalanmasını sağlar. Ancak kandaki adrenalin, noradrenalin hormonlarının artışı veya azalması ise medulla üzerinde uyarıcı etki meydana getirir. Yani medulla hipofiz hormonlarına değilde kandaki bazı moleküllerin seviyesine göre aktive edilmektedir.
STH / GH : Bu iki hormonun ana görevi büyümede rol oynamasıdır. Bu hormonlar kemikleri, iç organları, yumuşak dokuları ve kıkırdakları meydana getiren hücrelerde mitoz aktivitesini uyarır. Mitoz aktivitesi uyarılınca hücreler bölünürler ve çoğalmaya başlarlar. böylelikle iç organlarda ve kemik dokularında miktarca artış meydana gelir, birey büyümeye başlar.
Burada bir noktada durmak gerekir. Büyüme hormonu aslında farkında olmadığınız mucizevi bir olayın tetiklenmesine neden olur. Bu olay büyümedeki orantı dengesidir.
Örneğin elleriniz en genel şekilde kas, kemik deri ve yağ dokusundan meydana gelir. Büyüme hormonu salındığında herbir farklı hücreye farklı şekilde etki eder. Kas hücresi 2X sayısı kadar mitoz geçirip çoğalıyorsa kemik hücreleride 2X sayısı kadar bölünürler, aynı şekilde deri hücreleride aynı oranda çoğalırlar. Fakat bazı organlar vardırki büyüme hormonuna cevap verdiği zaman ani bir mitoz patlaması göstermezler, örneğin göz hücreleriniz STH hormonuna, ellerinizi meydana getiren deri hücreleri gibi bir yanıt verseydi o zaman gözleriniz şu an göz yuvalarınızın dışında olacaktı. Ancak göz hücreleri (başka organlarda olabilir) STH'ya yanıt verdiğinde göz hücrelerindeki genler, gözün büyümesini, vücut organları ile orantılı olacak şekilde düzenlerler. Başka bir örnek vermek istersek klavyeyi kullanan ellerimizi verebiliriz. Ellerinizin üzerini örten deri, kas ve kemik hücrelerinden daha az sayıda mitoz geçirirse, mesela X kadar bölünecek olursa deri kemiklere dar gelecek ve yırtılmaya başlayacaktı. Tersine kemik hücreleri büyüme oranının altında kalsaydı bu sefer elleriniz birer deri yumağına dönüşecekti. Aynı oran bozukluklarını iç organlara uyarlarsanız, STH / GH hormonları ve bu hormonların etki ettikleri hücreler arasındaki kontrol sistemlerinin, sizin hayatınız açısından nekadar mucizevi bir önemi olduğunu anlayabilirsiniz.
PRL : Prolaktin dişi bireylerde meme bezlerinden süt salınmasında uyarıcı bir etkiye sahiptir. Özellikle doğum sonrasında süt bezleri yüksek aktivite gösterir, böylelikle bebeğin ihtiayaç duyduğu süt fazlasıyla üretilmiş olur. Ancak süt üretiminde sütün zengin mineral içeriği açısından ana etmen PRL değildir, annenin iyi beslenmesi bebeğin içeceği sütün zengin mineral ve protein içeriğe sahip olmasında etkendir.
* MSH : " Melanin uyarıcı hormon " adını alan MSH hormonu, hipofizden salındığı vakit hedef hücreleri olan melanin hücrelerinin reseptörlerine bağlanır. Bu hücreler melanin adı verilen renk pigmentinin üretimini gerçekleştirirler. Bu pigmentlerin üretimindeki artış, derinin renginin koyulaşmasına neden olur. Aksine açık tenli insanlarda melanin hücreleri daha az pigment üretirler. Bunun yanında melanin pigmentinin üretimi güneş ışınlarıylada doğrudan etkilidir.

I-) Nörohipofiz lobundan salgılanan hormonlar :
Bu lobun iki ana hormonu vardır, birisi Oksitosin diğeri ise Vazopressin dir. Her iki hormonda gerçekte hipotalamusta üretilir, ancak hipotalamus ile hipofiz arasındaki portal damarağına geçerek nörohipofize ulaşır ve buradan kana karışır. Nörohipofiz burada yanlızca kan damarlarına yataklık yapmaktadır, bir bakıma köprü vazifesi görmektedir.

* Oksitosin : Bu hormon hamile kadınlarda doğum esnasında rahimin etrafına sarılı olan düzkas hücrelerinin kasılmasına neden olur, böylelikle doğum esnasında yavru rahim kanalı boyunca ilerler. Bunun yanısıra bebekler anne sütünü emerken civardaki sinir hücrelerine baskı yaparak annenin beynine sinir impulsu gitmesine neden olur. Bu impulslar oksitosin salınımını artırır, böylelikle oksitosin süt kanallarının kasılmasına ve sütün bebek tarafından emilmesine yardımcı olur.
* Vazopressin : Vazopressin hormonu, damar cidarlarında konumlanmış düz kas hücrelerinin kasılmasına ve aynı zamanda böbreklerden suyun absorbe edilmesini uyarır, böylelikle kandaki üre seviyesi düşürülmüş olur. Damarların daralması ise kan basıncının ayarlanmasında fonksiyoneldir.

- PİNEAL BEZ -
Pineal bez, beynin diensefalon bölgesinin dorsalinde (sırt kısmında) bulunmaktadır. Tıpkı hipofiz bezi gibi kısa bir sapla beyine bağlanmıştır. Bu bezin iki önemli hormonu vardır ;

* [b]Serotonin : Serotonin, bireyde uyku düzenlenmesinde rol alır, ancak vücut sıcaklığının ayarlanmasında ve damarların cidarlarındaki düz kasların kasılmasında uyarıcı etkisi vardır.
* Melatonin : Melatonin hormonu üreme sikluslarının düzenlenmesinde rol oynamaktadır.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Google
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol